8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
Fotoğraf: Envato
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Bugün dünya kadınlarının eşitlik ve özgürlük için mücadele günü!
Bugün, katliama dönüşmüş olan kadın cinayetlerine, kadına karşı şiddete karşı mücadele başta olmak üzere kadınların eşit haklar mücadelesi günü!
Bugün işçi kadınların, “eşit işe eşit ücret” ve kadın olmaktan gelen haklarının korunması ve geliştirilmesinin mücadele günü!
Bugün kadınların, kendi talepleriyle barış mücadelesinin, özgürlük mücadelesinin bağlantısını kurdukları şiarlarla alanlara çıkıp, yeni ve daha yaşanır bir dünya mücadelesini, güçleriyle ortak mücadele isteklerini dile getirdikleri bir gün!
Evet 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, New Yorklu kadın işçilerin eşitlik mücadelesinin bayrağını göndere çektiği 159 yıldan beri, her çevreden kadınların katılımıyla, bir mücadele günü olarak kutlanıyor.
KADIN MÜCADELESİNE SALDIRI YILI
Türkiye’de de uzunca bir zamandan beri Emekçi Kadınlar Günü, giderek daha geniş kadın kesimlerin katılımıyla kutlanıyordu. Ve yine uzunca bir zamandan beri 8 Mart’ta hükümetler, kadınlara hitap ediyor, kadın hakları konusunda duyarlılıklarını gösteren açıklamalar yapıyorlar, kadınların gösterileri karşısında polisi, jandarmayı devreye sokmaktan geri duruyorlardı.
Özellikle de kadınların sıkışmışlıklarından yararlanarak, onları bir oy deposuna ve partisine dinamik gücüne dönüştürmüş bulunan AKP; “Kadın haklarını asıl biz savunuyoruz” diyen bir tutumla kimi popülist uygulamalarla kadınların gözünü boyayan bir çizgi izliyordu.
Bugün de AKP, bu ikiyüzlü, göz boyama siyasetini sürdürüyor. Ama bu yıl, valiliklerin, emniyetin geçmiş yıllarda 8 Mart etkinlikleri kapsamında kadınların yaptığı eylemlere gösterdiği toleransı göstermediklerini gördük. Tersine bu yıl, olmadık bahanelerle valilerin ve polisin, etkinlikleri sınırlamaya, yasaklamaya, kadınların gösterilerini gaz, su, plastik mermi, gözaltına almaya kadar her yolla bastırmaya çalıştığına tanık olduk.
KADINLAR TALEPLERİNE YANIT VERİLMESİNİ İSTİYOR
Önceki gün İstanbul-Kadıköy’de taleplerini haykırmak için sokağa çıkan kadınları polis, gaza, suya boğup yerlerde sürükleyerek göz altına alırken, İstanbul Kongre Merkezinde AKP’li kadınlara hitap eden Başbakan Davutoğlu, “Son yıllarda bütün dünyayı tehdit etme haline gelen kadına şiddet olayları oldukça artmış durumda. Kadına şiddet büyük bir insanlık ayıbıdır” diye konuşuyordu.
Kendine has hamasetle kadına ne kadar değer verdiğini anlatmak için Davutoğlu, “78 milyonluk Türkiye nüfusunda yer alan her kız çocuğunun ikinci babası, her kadının da kardeşi olduğunu” ilan ediyordu!
Oysa kadınların hükümetlerden beklediği “babalık”, “kardeşlik” değil, kadınların sosyal yaşama katılmasının önündeki engellerin kaldırılması, kadının erkekle eşit statüde vatandaş haline gelmesi için öne sürdüğü taleplerin karşılanması, kadına yönelik ve artık kadın katliamına da dönüşen “şiddeti” önleyecek önlemler almasıdır.
Ne var ki Davutoğlu, kadın mücadelesi ile ilgili bir günde kadın taleplerinin dikkate alma yükümlülüğü ile değil “kardeş”, “baba” gibi “akrabalık” bağlarıyla geçiştirmeye çalıştı. Ki, bugün kadına yönelik aile içi şiddetin en önemli figürlerinin “eş”lerin yanında “baba” ve “kardeş” sıfatı taşıyanlardan geldiği dikkate alındığında Davutoğlu’nun, kadınların taleplerine duyarlı bir başbakan olmak yerine baba ve kardeş olmaya heves etmesi anlaşılır oluyor.
NE ŞİDDET NE DE İKİYÜZLÜ POLİTİKA ERBABI KADIN MÜCADELESİNİ DURDURABİLİR!
Ne valilikler ve emniyetin, elbette hükümetle birlikte aldıkları önlemler ne de sermaye politikacılarının, dini odakların ikiyüzlü kadın övgücülüğü, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini önleyebilir.
Çünkü kadınlar artık, kurtuluşlarının kendilerini “baba” , “kardeş” ilan eden politikacıların inayetiyle değil, kendi kollarında olduğunu fark etmişlerdir. Dahası kadınlar, kadınların mücadelesinin sadece kadın mücadelesi olmadığını, yeni bir dünya isteyen işçi sınıfının mücadelesiyle, halkların özgürlük mücadelesiyle, barış içinde, kardeşlik içinde bir dünya mücadelesiyle birleşen bir mücadele olduğu bilinciyle hareket etmeye yönelmişlerdir.
Nitekim ülkemizde de kadınlar, kendi mücadeleleriyle barış ve demokrasi mücadelesinin bağlandığını fark ederek, barış ve demokrasi mücadelesiyle birleşen bir mücadele çizgisinde ilerlemektedirler. İlerleyeceklerdir de...
Biz de kadınların bu eşitlik ve özgürlük mücadelesi günü vesilesiyle, tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.
Yangına benzin dökülürse ne olur?
HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile HDP Milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder ve Selma Irmak hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması için hazırlanan fezlekeler Başbakanlığa gönderildi. Daha başka HDP’li milletvekilleri için fezlekelerin Meclise gönderileceği de belirtiliyor.
Başbakana göre beş HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırmak “normal bir şey”dir!
Hani, Başbakanın söylemine bakarsak, “Meclis sorunu çözecek”tir!
Mecliste ise MHP 40 milletvekiliyle kılıçlarını bilemiş, büyük bir hevesle bekliyor. Cumhurbaşkanının kendisi Mecliste yok ama eli hep Mecliste. Hele bu sefer bu el, AKP’li 317 vekili ensesinden yakalamış, HDP’li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması için günlerdir burunlarını bir o duvara bir bu duvara sürterek eğitiyor! CHP’de bile durum karışık; “Terörle mücadele bir vatan millet sorunudur” diyen Baykal ve yandaşları nasıl oy verecek bilen var mı?
Yani bu Meclisin sorunu nasıl çözeceği şimdiden bellidir!
Bu yüzden de Mecliste yapılacak olan bir “Dokunulmazlık kalksın mı kalkmasın mı?” tartışması değil, Cumhurbaşkanının başlattığı HDP ve vekillerini linç kampanyasının Meclisteki etabı olacaktır.
Ama şu da bir gerçek ki, gerek Türkiye’nin gerekse bölgenin içinden geçtiği koşullar linç kampanyacılarının hevesini kursaklarda bırakacak gelişmelere de gebedir.
Ve bu koşullar; HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları sorunu; şu ya da bu herhangi bir milletvekili gurubunun dokunulmazlıklarının kaldırılmasını çok aşan sonuçlar ortaya çıkarabilecek mahiyettedir.
Çünkü HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları sorunu;
- Türkiye’nin Kürt sorununu nasıl çözeceği dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşmesiyle,
- Erdoğan Davutoğlu yönetiminin Suriye ve Irak politikasıyla, batan bir dış politikasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Ve dahası burada, daha sıcak bir soru olarak; “HDP’li vekillerin, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla Kürtleri taleplerinden vazgeçireceklerini ve Erdoğan Davutoğlu yönetimine biat edeceklerini mi ummaktadır?” sorusu gündeme gelmektedir. Ki, bu sorunun yanıtı onların beklediği gibi değildir.
Çünkü vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması 1990’larda bile Kürtlere boyun eğdirememiştir; bu bugün daha da olanaksızdır.
Gerekçeleri ve amaçları ne olursa olsun, görünen odur ki; Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, dokunulmazlıkları kaldırarak bölgedeki yangına benzin dökmeye çok kararlıdır. Ki, yangına benzin dökenler önce kendilerini yakmıştır!
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47